AŞK FALI

İdeal eşi bulmanın formülü çok mu zor geldi? O zaman kendinizi yormayın. Her işin kolayı var, aşk falı baktırın, aşkınızı bulun.

Eşinizi günümüzün TV çöpçatanlarında, astrologlarında değil, antik Yunan döneminin aşk tanrıçasına adanmış şehri Aphrodisias’ta arayın. Orada yaşamış bir bilgeden tavsiyeler alın. Mostronius ustanın sözlerine kulak verin.

YILDIZ FALI

Klasik astroloji, erişilmez uzaklıktaki yıldızların insanların karakter yapısı üzerinde etkili olduğunu kabul eder. Doğum anındaki yıldızların konumuna göre kişilik özelliklerini tanımlar, bu etkinin yaşam boyu sürdüğünü varsayar. Yıldızların konumundan hareketle kişinin başına gelecekleri, nelere dikkat etmesi gerektiğini öngörür.

Binlerce yıllık geçmişi olan astroloji Dünya üzerinde hemen her kültürde kabul görür, yer alır. Belki inanma ihtiyacından, belki geleceği bilme arzusundan, çoğu kişi astrolojiye sorgulamadan inanır. Her gazetenin, her televizyonun bir astrologu, her mahallenin, her apartmanın bir falcısı vardır. Ne demişler, fala inanma, falsız da kalma.

Yıldız falı bugün herkes tarafından kabul görüyor ama, geçmişte durum hiç de böyle değildi. Yeryüzünden gözlenebilen ve yıldızlardan farklı hareket eden gezegenler, özellikle gündüz bile görünebilen ve diğer gezegenlerin tersine dönen Venüs çok ilgi çeker, falcılara ilham verirdi. Enteresan bir şekilde, arkeolojik kazılarda bulunan falcılık gereçleri, anaerkil toplumlarda gezegenleri, ataerkil toplumlarda yıldızları gözleyen falcılar olduğunu gösteriyor.

ANAERKİL TOPLUMLAR

Anaerkil toplum, geçmişin gizemleri arasında önemli bir yer tutuyor. İnsanlık tarihinde çocuk doğuran anneler toplumun temelinde yer alır, topluluğu yönetirdi. Damat kabileye içgüveysi alınır, kadının adını taşır, miras anneden kıza geçerdi. Zamanla savaşan erkeklerin egemenliğini kurduğu ve kadının rolünü aldığı ataerkil düzen insanlığa hakim oldu.

Bilim adamları, Anadolu yarımadasında ve Girit gibi adalarda anaerkil düzenin, Yunanistan yarımadasında ataerkil düzenin hakim olduğunu bulmuşlar. Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesinde Neolitik döneme ait yanında iki aslanı ile görülen kadın tanrıça Kybele heykelinin benzerlerini Anadolu’da başka birçok yerde ve doğada kayalara oyulmuş olarak görüyoruz. Sinop’lu kadın savaşçı Amazonlar anaerkil düzenin en tanınmış temsilcisi.

most-kybele

Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde bulunan Kibele heykelleri

ATAERKİL TOPLUMLAR

Anadolu’daki anaerkil düzenin, M.Ö. 14. Yüzyılda başlayan Yunanistan’dan gelen ataerkil Aka, Dor ve İon kavimlerinin göçleriyle bozulduğu sanılıyor. Eski çağlarda şehirlerin doğal kaynakları kalabalıklaşan halka yetmediğinde, gençler toplanır göçerdi. Göçenler genelde bir yer beğenir, yerli halkla savaşır, erkeklerini öldürür, kadınlarıyla evlenirlerdi.  Haliyle galiplerin kültürü devam ederdi. Yüzlerce yıl boyunca süren göçler sonunda ataerkil düzen Anadolu’nun her yanına yayıldı.

Toplumun temelini oluşturan din de bundan etkilendi, ana tanrıça yerini zamanla baba tanrıya bıraktı. Yunan mitolojisinde bunun yansıması çok açık şekilde görülür. Önce Khaos (boşluk) vardı. Sonra Gaia (toprak ana) oldu. Gaia bağrından Uranos (gökyüzü) ve Pontos (deniz) çıkardı. Uranos Ghaia’dan olan Titan çocuklarını toprağa gömdü, Gaia oğlu Kronos (zaman) ile bir olup Uranos’u yendi, çocuklarını özgürlüğe kavuşturdu. Titan’ların hakimiyeti, Kronos’un oğlu Zeus’un (deus=tanrı) tanrıların başına geçip, Titanları yenmesiyle sona erdi. Bergama’dan Berlin’e götürülen dünyanın yedi harikasından biri olan Zeus sunağındaki kabartmalar bu büyük savaşı anlatır.

most-bergama

Berlin Bergama müzesindeki Zeus sunağı

Uzun lafın kısası, önce ana tanrıça vardı, sonra savaşlar oldu, sonuçta baba tanrı Olimpos dağının tepesine kuruldu. Kadının kabilenin reisi olduğu, Amazonların savaştığı anaerkil düzen gitti, yerine erkeğin her şeyin sahibi olduğu, haremini kurduğu, kadını eve kapattığı ataerkil düzen geldi.

KEHANET VE FAL

Kehanet ve fal eski zamanda toplumun ve yöneticilerin çok önemli bir ihtiyacı, bu konuda eğitilmiş rahiplerin geçim kaynağıydı. İnsanlar geleceklerini öğrenmek için umutsuzca fala sarılır, her işi yapmadan önce kahinlere danışırdı.  Erkek ve kadın kahinler tanrıların verdiği esinle geleceği görür, bunu yaparken yıldızlara, gezegenlere, suya, kurbanların iç organlarına, ve daha birçok şeye danışırdı.

Her medeniyetin, her toplumun kahinleri vardı. Antik çağın üç ünlü kehanet merkezi Delphıi, Klaros, Didyma Apollon tapınaklarının son ikisi Anadolu’da yer alıyordu.

Astronomi bilimi sayesinde kahinler dünyanın güneş etrafındaki dönüşünü, mevsimleri, tarım için önemli olan ekim ve taşkın zamanlarını bilirlerdi. Ünlü Yunanlı matematikçi Thales, Medlerle Perslerin savaşının altıncı yılında M.Ö. 28 Mayıs 585) güneş tutulması olacağını hesapladı, gün ortasında hava kararınca savaşın kaderi değişti.

Kahinlere sorular kurşun levhaya yazılarak verilir, yanıtları da yazılı alınırdı. Mevsimler dışındaki konularda kahinler genelde net olmayan ifadeler kullanır, böylece az yanılırlardı. Kurşun levhalardan birindeki “hangi mesleği seçmeliyim” sorusuna kahinler “babanın mesleğini seç” ve “balık tutmayı öğren” yanıtını vermişti.

Lidya kralı Krezüs Perslerle savaşmadan önce Delphoi kahinlerine danışmış, “Kızılırmak’ı geçersen büyük bir krallık yıkılacak” yanıtını almıştı.  M.Ö. 547 yılında Kızılırmak’ı geçti, Pteria şehrini ele geçirdi. Buna kızan Pers kralı Kiros ordusuyla gelip Krezüs’ü yendi, Sart’ı aldı. Yıkılan Lidya krallığı olmuştu ama sonuçta kehanet tutmuştu.

Delphoi tapınağının kapısında altın harflerle “kendini bil” yazar. (Yunanca γνῶθι σεαυτόν gnothi seauton, Latince nosce te ipsum) Bu ünlü sözü felsefenin temel düşüncesi olarak tanımlayanlar var, ama bize göre her dediği çıkmayan kahinler, daha baştan “benden medet umma, ne olduğunu en iyi sen bilirsin” diyorlar.

most-kehanet

Antik çağın üç önemli kehanet merkezi olan Delphoi, Klaros ve Didyma Apollon tapınakları

Hititlerin simgesi, başrahip kralların mezarlarında bulunan güneş kursunun da bir kehanet aleti olduğu sanılıyor. Hitit ülkesinde gökyüzü çoğunlukla bulutlu olurdu. Güneş kursu, Dünya, Mars ve Venüs gezegenlerinin rotalarını gösterir, gözlemlenemese bile ne zaman nerede olduğu bilinirdi.

most-hitit

KADİM BİLGİLER

Kahinlerin yıldız falı, aslında derin bir bilginin dışa yansıyan küçük bir parçasıydı. Mısır piramitleri hassas astronomik ölçümlerle yerleştirilmiş binalardı. Orta Amerika’da Maya ve Aztek piramitleri yılın belli bir gününde güneşin doğuşunda merdivenlerdeki gölgeleri yılanın merdivene tırmanmasına benzetecek kadar hassas yapılmıştı. Güney Amerika’da İnka binaları harçsız dev taşlardan oluşur, yerleşimleri güneşi ve yıldızları esas alırdı. Dünyanın en büyük antik yapısı Çin’in Xian şehri yakınındaki 300 m yüksekliğinde beyaz piramit, ancak henüz araştırılmadı bile. Aztek takvimi 3600 yıllık dönemde çok hassas bir şekilde zamanı ve gök olaylarını tanımladı, 2012 yılında sona eriyor. Rusya’da bulunan Başkurtistan tabletlerindeki kabartma dünya haritasında insan yapımı devasa kanallar görülüyor. Mısır ve Japonya kıyılarında en az 100 bin yıldır suyun altında duran insan yapımı dev duvarlar var.

most-piramit

Mısır, Çin, Maya piramitleri, İnka harçsız taş yapıları, Aztek takvimi

Astronomiyi çok iyi bilen ve çok büyük yapılar inşa edebilen bu medeniyetlerin kaynağının Atlantis ve Mu gibi kayıp medeniyetler olduğu gibi spekülasyonlar var. 12.400 yıl öncesine tarihlenen Nuh Tufanından sonra bu gelişmiş kültürün dünyaya yayıldığı, ancak rahiplerin nesilden nesile aktarımıyla tapınaklarda gizli tutulduğu sanılıyor. Binlerce yıl insanlar ilkel şekilde yaşarken, savaşlarla birbirini öldürürken, dünyanın her yerindeki Piramitler onlara tepeden bakıyordu. Gizli bilgilerin kısmen de olsa halka açıldığı tek kaynak, İskenderiye kütüphanesindeki papirüslerdi.  2000 Yıl önce bir kısmı yangında yok oldu, bir kısmı Kleopatra’nın hamam suyunun ısıtılmasında kullanıldı. Antik çağda İskenderiye’ye giden Aristo, Pisagor gibi filozofların orada öğrendikleri, modern çağda matematiğin ve geometrinin temellerini oluşturdu.

İnsanlık binlerce yıl gözünün önünde duran piramitlerin sakladığı sırları göremedi. Ezoterik bilgiler, bilinen tarihin en eski çağlarında çoktan kaybolmuştu bile. Tarım için yaşamsal önemi olan astronomik bilgiler efsane ve ritüellerle nesilden nesile taşındı. Falcılıkta ise astronomi yerini astrolojiye bıraktı, bir tahmin oyununa döndü. Bilim ve teknolojinin 20. Yüzyılda gelişmesi ile piramitlerin sırrı ve tarih öncesi astronomisinin olağanüstü hassasiyeti anlaşıldı. O bilgiden bize miras kalan astroloji ise popüler kültür olarak hayatımızda yerini aldı.

MOSTRONIUS

New York’lu Türk arkeolog Prof. Kenan Erim tarafından gün ışığına kavuşturulan Denizli Geyre’deki antik kent Afrodisyas kazıldıkça altından büyük bir medeniyet çıkıyor. Güzellik tanrıçası Afrodit adına kurulmuş olan bu antik kent, bölgedeki en büyük şehirdi. Heykeltraşlık okulu ve heykel yapım atölyesi ile Batı Anadolu’daki şehirlere hizmet verirdi.

most-aphrodisias

Afrodisyas şehrinin giriş kapısı, tiyatrosu, stadyumu, mozaik yazı, üç güzeller yüksek reliefi

Afrodisyas’lı filozof Mostronius hakkında elimizde pek fazla yazılı bilgi yok. Sokrat, Aristo gibi tanınmış antik filozoflardan biri değil. Onlardan farklı olarak kendini “insanlığın” değil, “insanların” yararına adamış. Zamanının “aşk doktoru” olmuş. Aşk tanrıçasının şehrinde, kendine özgü yöntemlerle baktığı “aşk falı” ile çiftler arasındaki ilişkinin kalıcı olup olmayacağını, kimin nasıl biriyle mutlu olabileceğini söylemiş.

Mostronius gençliğinde çok çapkınmış ve hayatı boyunca hiç evlenmemiş. Gençliğinde felsefe ile ilgisi yokmuş. Orta yaşlarında yıllar süren bir seyahate çıkmış. Belki de aradığı mutluluğu Afrodisyas’ta bulamayınca, ruh ikizini aramış. Bu seyahatte bir kaynağa göre iki, başka bir kaynağa göre üç yıl İskenderiye’de kalmış. Afrodisyas’a döndükten sonra bakmağa başladığı “gezegen falı”nı da orada öğrenmiş olmalı.

Mostronius ilişkiler konusunda kendi kişisel deneyimlerini İskenderiye’de öğrendikleriyle birleştirmiş. Geçimini gezegen falı bakarak sağlamış. Baktığı fallar çıktıkça tanınmış, zamanla adı filozofa çıkmış. Klasik filozofların aksine, hiç öğrenci yetiştirmemiş, hiç kitap yazmamış, adeta bir aşk doktoru gibi kendini insanların iyiliğine adamış. Afrodisyas ataerkil toplum yapısına sahip olduğu ve yıldız falı bakıldığı için, anaerkil toplumların falı olan gezegen falı, çağdaşı Plato’nun öğrencisi Xenocrates gibi klasik filozoflar tarafından dışlanmış olmalı. Hakim inanca aykırı öğretiler yayan Sokrat’ın baldıran zehiri içerek intihar etmeye mahkum edildiğini düşünürsek, gezegen falının tekniklerini kimseyle paylaşmamış olması hiç şaşırtıcı gelmiyor.

Mostronius hakkındaki bulgular, 113. Olimpiyat zamanında (M.Ö.328) seyahatini tamamlayarak Afrodisyas’a döndüğünü ve 6 Olimpiyat (24 yıl) süreyle burada yaşadığını ortaya koyuyor. Büyük İskender’in ordularıyla Anadolu’dan geçip Hindistan’a kadar bilinen dünyayı fethettiği zamanlar onun gençliğine denk geliyor. Çok hareketli bir zamanda yaşamış, Büyük İskender ile gelen kültürel kaynaşma ve barış döneminde seyahat etmiş, İskenderiye’de bulunmuş. Yalnız Afrodisyas’lıların değil, ününü duyup uzak şehirlerden gelen ziyaretçilerin de ilişkilerini düzeltmede yardımcı olmuş. Zamanında çok tanınmış ve sevilmiş olmalı ki, büstü dikilmiş.

most-bust

Afrodisyas’ta bulunan heykel