Kafamızda da bu üç farklı önceliğe göre ayrılmış üç oda varmış gibi düşünebiliriz. BİREY, AİLE, TOPLUM odaları.
Her biri vazgeçilmez olan bu odalara girdiğimizde, farklı davranışlar gösteriyoruz, farklı kurallara uygun davranıyoruz, farklı mantığa göre düşünüyoruz.
Kafamızdaki odaların temel kuralı şu: Aynı anda iki odada birden olamayız. Bir odadan çıkıp diğerine geçeriz.
BİREY odamızdaysak bireysel çıkarlarımız doğrultusunda davranırız, AİLE odamızdaysak üremeye ilişkin görevlerimiz doğrultusunda davranırız, TOPLUM odamızdaysak sosyal kurallar doğrultusunda hareket ederiz.
Bunlar birbiriyle çatıştığı zaman büyük gerilim yaşarız ama sonuçta bir karar verir, hangi oda daha öncelikliyse o odaya geçeriz, o odanın kurallarına göre davranırız.
Örnek mi?
- Romeo ve Julia TOPLUM odalarında düşman ailelere mensup oldukları için bir araya gelemezlerdi ama, AİLE odalarında birbirlerini en doğru eş olarak gördüklerinden, birlikte olmaları gerekiyordu. Sorun çözümsüz olunca BİREY odasının bir numaralı önceliği olan yaşamlarından vazgeçtiler. Durum görünürde garipti, saçmaydı ama herkesin içinde “aynı şey başıma gelse ne yapardım” sorusunu uyandırdığı için bu senaryo çağlar boyunca hep ilgi gördü. Bizim köylerimizde de bir araya gelmeleri toplumsal kurallarla engellenen aşıkların kaçtıkları, intihar ettikleri, aileleri tarafından öldürüldükleri haberleri gazetelerin üçüncü sayfasında sürekli yer alıyor.
- Güzel kadının zengin adamı soyup soğana çevirdiği çok örnek var. Peki bu adam o kadar safsa nasıl bu kadar zengin olabilmiş? Gündüz iş hayatında BİREY odasında çevresindekilere acımasız davranmayı bilir, çıkarları doğrultusunda davranır, kimseye kuruşunu kaptırmaz, para kazanır. Akşam sevgilisini görünce kafasındaki AİLE odasına girer, ne isterse verir, batana kadar da vermeyi sürdürür. Kadın isterse batan adamı kapının önüne koyar, yenisini alır içeri, aynı senaryo tekrar tekrar oynanır. Kimi kullanır atar, kimi evlenir ayrılırken elindekini alır, bu oyun sürer gider. BİREY odasının penceresinden bakıldığında anlamsız görünen bu döngüye, genetik şifre neden oluyor, AİLE odasına girince erkeğin elindekini vermesini emrediyor.
- Ateşli taraftarlara ne demeli? Gündüz evinde işinde barışçıl ve mantıklı olan taraftar, tribünde çılgına dönüyor. Taraftarlar stadyuma hastane diyorsa bir nedeni olmalı. Bu durum geçici bir delilik mi, yoksa eskiden kabilelerin birlikte her şeylerini ortaya koyarak savaşmasını sağlayan bir genetik şifre mi devrede? BİREY odasında sakin, AİLE odasında sevecen olan insan, TOPLUM odasına geçince savaşçı oluyorsa bu da mantıksız değil, her odanın kuralı başka.
Hangi odada olduğumuz nasıl belirlenir? Önceden belirlenmiş koşullar sağlandığında genetik şifre işaretini verir, ilgili hormonları salgılarız, kimyamız değişir, sinyaller verilir. Beynimiz hangi şifreye göre davranması gerektiğini anlar, farklı düşünmeye başlar. Genetik şifreye uygun davrandığımızda endorfin hormonu salgılanır, kimyamız değişir. AİLE odasına geçtiğimizde seratonin hormonu salgılanır, kimyamız değişir. TOPLUM odasında savaş ortamına girdiğimizde adrenalin hormonu salgılanır, kimyamız değişir.
Beynimiz mantıklı düşünmeye devam eder ama, kimyamızla birlikte mantığın kuralları da değiştiğinden farklı kararlar verir. Dışarıdan bakanlar kişiyi örneğin BİREY odasında sanıyorsa mantıksız davrandığımı sanır. Oysa öteki odanın kurallarına göre kişinin davranışı son derece mantıklıdır.
Örneğin yemek yeme konusunda farklı davranabiliriz:
- Kan şekerimiz düşerse BİREY odasına geçeriz, yemeğimizi kimseyle paylaşmaz kendimiz yeriz, bulamazsak başkalarınınkini çalarız.
- Birine ilgi duyarsak aşk hormonu salgılar, AİLE odasına geçeriz, oranın kurallarına göre davranırız, Yemeğimizi eşimize verir, kendimiz aç kalırız, bundan hiç şikayetçi olmayız.
- Topluluk içinde davranıyorsak TOPLUM odasına geçer, oranın kurallarına göre davranırız, Örneğin yemeğimizi “kabilemiz” olarak gördüğümüz kişilerle usulünce paylaşırız. Duruma göre “aslan payı benim” de diyebiliriz, “kardeşçe bölüşelim” de diyebiliriz, “su küçüğün sofra büyüğün” de diyebiliriz.