Her insanda bir miktar “manyaklık” var. Kimisi takıntılı davranıyor, yerli yersiz hep aynı şeyleri yapıyor. Kimisi “mantıksız” görünen, yani çıkarına açıkça aykırı şeyler yapıyor. Bu tür davranışlar herkeste olduğundan, hafifse “eğlence”, “hobi”, “karizma” olarak adlandırılabiliyor ama aşırıya kaçınca “manyaklık” olarak tanımlanıyor. Herkeste bulunan ve engellenemeyen bir davranış olduğuna göre, genetik kökeni olduğu çok açık.
Manyaklıklarımız, aslında üç odadaki çerçevelerimizdeki şeyler. Çerçeve herkesinki kadarsa yani “normal” ise, herkes gibi davranıyoruz. Çok büyükse, herkese göre o konuya çok değer veriyoruz, gereğini yapmaktan kendimizi alamıyoruz demektir. Çok küçükse herkesin önem verdiği şeye hiç önem vermediğimiz için dikkat çekeriz.
Herkeste olan özellik bizde daha az veya daha çok var diye övünmek de yanlış, utanmak da. Uzun boyluysanız buna sevinebilirsiniz, ama bununla övünmeniz garip olmaz mı? Sırtı çok kıllı diye biriyle alay etmek haklı görülemez, yersiz bir kişisel tatminden öteye gidemez. Aynı şekilde kıskanç, kavgacı, açgözlü, hastalık hastası, telaşlı, çapkın, korkak, yağcı, geveze diye de kimseyi kınamaya hakkımız olamaz. Böylelerini değiştirme çabası da zaten hayalden öteye gidemez. Başkasına zararı olmadığı sürece saygı göstermek, zararı olduğunda da belli bir yere kadar tahammül ve anlayış göstermek zorundayız. Çünkü hepimiz biraz manyağız ve genetik davranış kalıpları istem dışı gerçekleşiyor.
Odalardan ve çerçevelerden hareketle manyaklıklarımızı sayarsak